5 Aralık 2013 Perşembe

Labneli Kuru Meyveli Mini Kek

Dün eve biraz erken varınca, hem Migrostan aldığım şirin kek kağıtlarını kullanayım hem de evdeki labne peynirini tüketemiş olayım diye Demir ile beraber kek yaptık.

Malzemeler:
2 yumurta
1/2 sb şeker
1,5 sb tam buğday unu
200 gr labne
1 çb zeytinyağ
Bol ceviz içi
Bol kuru kayısı ve kuru erik (minik minik doğranmış ve una bulanmış)
Vanilya
Kabartma tozu

Yumurta ve şekeri iyice çırpıp içine labneyi ilave ediyoruz, üzerine yağ, sonrasında un, kabartma tozu, vanilya ve son olarak da ceviz ve kuru meyveleri ekleyip iyice karıştırıyoruz. Ben biraz da süt ilave ettim kıvamı yoğun gibi geldiğinden.
180C de 30 dakikada pişti.
Labneli kek çok güzel ve yumuşak oluyor.

Şeker mevzusuna gelince, 1.5 yaşına kadar Demir'e kek ve kurabiyeleri pekmezli yaptım, ama artık çok kasmıyorum :), ev yapımı ve az şeker ihtiva eden kek, kurabiyeyi haftada bir tüketmesinde bir sakınca yok bence. Dün yaptığımız keki de bayıla bayıla yedi :)
Herkese afiyet olsun...

4 Aralık 2013 Çarşamba

Pedagog Görüşmemiz

Biraz modern anneliğin getirdiği kaygılarla biraz da rahatlama ihtiyacıyla, pedagoga gitmeye karar verdik. Aslında Demir 1 yaşındayken, pediyatristimizin tavsiyesiyle ve genel bir görüşme olsun diye sürekli gittiğimiz hastanenin pedagoguyla görüşmüştük.
Ama uzun zaman geçti üzerinden. Bu dönem içersinde Demir'in zaman zaman iştahsızlık problemi (bana göre problem tabi) arttı, ve son olarak da yazdan beri kaka tutma ve kabızlık başladı.
İşte bu iki ana başlık için Berta Adota Saporta Hanım'dan randevu aldım. Kendisinin ismini ve methini en çok Nurturia'daki arkadaşlarımdan duymuştum.
Görüşmeye giderken hazırlıklıydım, elimde listem ile. Aslında çok da gerek yokmuş, Berta Hanım zaten o kadar güzel yönlendiriyor ki, listeye bakmadan tüm aklımdakileri konuşmuştuk.
Görüşme çok pozitif olarak, Berta Hanım'ın Demir'i koridorda görmesiyle başladı. Demir'in bekleme salonunda da oldukça rahat olduğunu belirtmeliyim. Görüşme esnasında oyuncaklarla oynamaya ve arada bize kulak kabartmaya devam etti.
Berta Hanım'ın genel yorumu, kolay uyum sağlayan bir çocuk olduğu idi, koridorda ilk kez gördüğünde bile kendisiyle göz teması kurmasının da önemli olduğunu belirtti.
Özellikle 10. aydan beri kendi yemek istemesi, uyku düzenini kendi ayarlaması, herşeyi kendi yapmak istemesinin çok doğru işaretler olduğunu öğrendik, mutluyuz:)
Gelelim ana başlıklarımıza;

- 2 yaş sendromu:
  • Demir artık beden gücünü kazanıyor, elinde olmadan birçok şeye itiraz ediyor, bu normal bir süreç.
  • Önemli olan ''Hayır''ları dengeli kullanmak.
  • ''Değil'' kelimesini mümkün olduğunca kullanmamak, olumsuz bir cümleyi bile olumlu hale getirerek söylemek. Çünkü bu yaşta onun ara detayları yok, direk olumsuza yani ''değil''e, ''hayır''a odaklanıyor. Örneğin, TV izlemek için diretiyor ise, hayır açmıyoruz demektense, TVyi 1 saat sonra açabiliriz, şimdi biraz resim yapalım mı?, gibi.
  • ''Hayır''ları gerçekten kural olarak verilmesi gereken kavramlar için, yani sınır koymak amacıyla kullanmalıyız. Buradaki yaş ile ilgili bağlanti çok ilginç. Yaşı kadar davranışa hayır demeli, yine yaşı kadar davranışta aferin almalı (Her yaptığını pohpohlamamalı, sürekli aman da ne kadar harika yemek yedi gibi zaten yapması gereken davranışları övmemeli, alkışlamamalı). Bu davranışların, yani sınır koyulacak ve övülecek davranışların ne olduğuna anne-baba beraber karar vermeli ve tutarlı olunmalı.
  • Sınır konulacak davranışların başında TV ve Ipad başında geçirilen zaman geliyor. Berta Hanımın önerisi, günlük toplam sürenin 1 saati aşmaması ve sürenin non-stop ekran karşısında geçirilmemesi yönünde.
  • 2 yaş döneminde çocuğun söylediklerine, işaret ettiklerine verdiğimiz tepkilere çok dikkat etmeliyiz. Herşeyi düzeltmemek gerekiyor. Mesela bizim görüşmemiz sırasında, Demir arabalarla oynarken sarı bir arabayı alıp ''taksizzz'' dedi, babası ''bu da sarı araba ama taksi değil'' dedi, ''her sarı araba taksi değildir'' gibi bir açıklama yapacakken, Berta Hanım durdurdu; ''Bu yaşta her sakallı adam baba, her sarı araba taksidir, düzeltmeyin.''dedi, anne-baba düzelttikçe çocukta ''ben yanlış yapıyorum'' algısı oluşuyormuş.
  • Malumunuz 2 yaşın getirdiği ağlama, tutturma krizleri. Kriz durumlarında ne yapmalı? Öncelikle sarılarak sakinleştirebiliyor muyuz bunu deneyeceğiz. Olmuyorsa dikkatini dağıtmaya çalışabiliriz.Yok olmuyor, çocuk kendini yerlere atıp tepinmeye devam ediyor ise, kafasını falan çarpmayacağından emin olduğumuz bir şekilde  ''ben şimdi mutfaktayım, sen sakinleşince yanıma gel olur mu?''deyip bir süre kendi haline bırakıyoruz.
  • Bir de tabi, özellikle annelere, babalara, bakıcı teyzelere vurma durumu var. Demirde bir dönem oldu, şu an pek yok. Vurmaya kesinlikle taviz verilmemeli. Ellerini tutup, ''biz kimseye vurmuyoruz'' demeliymişiz. Burada daha önceki davranışımızın hatalı olduğunu da öğrendik. O da, ''vurmayalım yazık, ayyy cici'' vs gibi söylemler. Bu tip yaklaşım çocukta suçluluk duygusu oluşturabiliyormuş.
- Anne- baba ile ilişkiler:
  •  Bu konuda benim son dönemlerdeki en büyük çekincem, Demir'in artık iyice büyüyüp bilinçlenmesiyle de beraber bakıcı teyzesinden kapacağı davranış modelleri ile karakterinin gelişimi idi. Yanlış anlasılmasın lütfen, bakıcımızın sakıncalı bir davranış öğreteceğini düşündüğümden değil, sadece anne baba ile bakıcıya kıyasla daha az zaman geçiren çocuğun kişiliğinin nasıl şekilleneceği ile ilgiliydi endişelerim.
  • Temel olan anne babadır dedi Berta Hanım. Kavram olarak anne babayı bir adım önde görürmüş çocuk, ya da görmeliymiş (kendisine kıyasla).Anneyi 1 hafta görmese de anne annedir, çocuk bunu bilirmiş.
  • Evde olunan saatlerde mutlaka anne-oğul, baba-oğul zamanınız olsun dedi, bu illa ki organize bir aktivite değil, Demir'in hoşlandığı herhangi birşeyi beraber yapmak olmalı. Çocuk bu şekilde kendisini özel hissedecek.
- Yemek:
  • Tabi ki beklediğim sözleri duydum Berta Hanım'dan. Öncelikle yaş itibariyle 4-5 çeşitle beslenmesi çok normal.
  • Çocuk, annenin tepkisi sayesinde yemek konusunda kazanan ben oluyorum diye düşünmeye başlarsa, bunu genele yayıp ''annemin her dediğini yapmak zorunda değilim'' sonucu çıkarabilirmiş.
  • Yemek masasında maksimum 20-30 dakika geçirilmeli, yemiyorsa kaldırılmalı.
  • Benim gibi sürekli eline yesin diye birşeyler vermek de yanlış, ihtiyaç duymadan birşeyleri yapmayı öğrenmemeli çocuk.
  • Bedenini tanımasına, açlığı hissetmesine izin vermeli.
- Kabızlık ve Kaka Tutma:

Benim için en kritik noktalardan biri. Yazdan beri sıkıntılıyız bu konuda malesef. Aslında bu bir kısır döngü. Yazın, muhtemelen mekan ve beslenme düzeni değişikliği sebebiyle kabızlık başladı, kakasını ayakta yapmaya calışırken, poposu da acıdığı için tutmaya başladı, yapamadı, kabızlık tekrarladı, yara oldu, vs şeklinde döngü başladı. Tam da bu sırada, anneanne ve dede yardımıyla tuvalet adaptörüne oturmaya başladı, oturdu ama hiç yapmadı.
Adaptöre oturma işine bir süre daha devam ettik ama çok uzun süre tuvalete hiç yapmayınca kaldırdık.
Bu esnada Duphalac kullanmaya başladık. Bir süre bıraktık. Doğum günü döneminde kabızlık yine şiddetlenince tekrar başladık. 2 aydır devam ediyoruz. İlacın dozunda en ufak bir değişim ya da hadi gün aşırı vereyim gibi denemeler hüsranla sonuçlanıyor, anında kabız oluyor. Bu beni daha da çok endişelendiriyor ama şu aşamada yapacak tek şey ilaca devam etmek.
Hemen kabızlık konusunda dipnot geçeyim, kuru kayısı, kuru erik, kuru incir, haşlanmış mısır vs gibi besinleri de (kabul ederse) yiyor ama hiçbiri tam sonuç vermiyor. Lifli beslenmeye dikkat etmeye devam ediyoruz, aynı zamanda probiyotik takviyesine de başladık.
Tüm bunlarla beraber, bezi bırakma çalışmalarını Nisan-Mayıs dönemine erteledik pediyatristimizin tavsiyesiyle. Büyük ihtimalle o döneme kadar ilaca devam ediyor olacağız.
Gelelim Berta Hanımın bu konuda söylediklerine;
  • 2 saatlik sürede bez kuru kalmıyorsa beden hazır değildir.
  • Eski yöntem, yani hani annelerimiz hep diyor ya ''sen 1 yaşında çoktan bırakmıştın bezi'' diye, beyni şartlandırıyordu, biz şu anda çocuğun hazır olmasını bekliyoruz.
  • Beden acıyı hatırlar, Demir'in kakayla olumsuz duyguları eşleştirmesini bitirmemiz gerekiyor.
  • Olumsuz eşleştirmeyi bitirmek için yapılacak şey,  yanında bu konuyu kesinlikle konuşmamak, bizim yaptığımız gibi kaka yaparken ona odaklanıp ''hadi canım yap tatlım'' falan da demeyeceğiz, biz kendi işimize bakacağız, o da.
  • Kaka konusunda bizim endişelerimizin farkında, en ufak bir bakış, bir söz bile, ona ''bu konu bizim için çok önemli'' mesajı veriyor.
  • Çocuklarda kaka beynin korku mekanizmasını harekete geçiren bir unsur. O yüzden kaka ile ilgili bu dönemde yaşananlar çok normal.